27 Eyl 2014

Dabba / The Lunchbox


Yapımı : 2013 - Hindistan ,  ABD ,  Almanya ,  Fransa

Tür : Dram ,  Romantik
Süre: 104 Dak.
Yönetmen : Ritesh Batra
Oyuncular : Irrfan Khan ,  Lillete Dubey ,  Nawazuddin Siddiqui ,  Nimrat Kaur ,  Denzil Smith
Senaryo : Ritesh Batra
Yapımcı : Irrfan Khan ,  Marc Baschet

Bu kez Irrfan Khan hatrına izlenecek bir film var elimde. Irrfan Khan hatrına çünkü normalde bu tarz bir film böyle bir bloğu takip eden insanların seveceği bi tarz değil pek. Daha çok arthouse dedikleri, bizdeki sanat filmi-gişe filmi tartışmasındaki sanat filmi başlığına dahil olabilecek bir yapım. Gelgelelim ben bu yapımlardan pek haz ediyor muyum? Tabii ki etmiyorum. Zira bana göre bu yapımların çıkış noktası seyirciye hiçbir şey vaadetmiyorum noktası. Ben yaparım, izleyen izler. İzlemeyenin kafası basmıyordur tavrı. Hele hiçbir halt anlamadığı halde ¨yani altmetinler falan uçmuş abi adamlar¨tavrı beni öldürüyor. Ne altmetni lan! Adam 2 saatlik filmin yarım saati dağda gezdi, 15 dk sigara içti, kadının biri de soyunup duvara tırmandı (tamamını attım. böyle bi film var mı onu da bilmiyorum). Ama netice olarak bu tarz filmlerden çok hazetmiyorum, sinema adına çok hayranlık duymuyorum, çok desteklediğim de söylenemez. Çünkü sinemayı yanlış yönde geliştirdiklerini, hatta çoğu zaman bir tek nokta bile ilerletmediklerini düşünüyorum. Tamam iyi çekiyorsun, iyi oynuyorsun ama 2 saatimi aldıktan sonra bana bişey ver yani. Yok. Dağ, taş, insan yaşamının sıkıcılığı, yalnızlık, bayağılık, mallık falan. Benden uzak. Ya da benim kafam basmıyor ne yalan söyliyim.

Yalnız ne biriktirmişim ki patlamam Irrfan abiye denk geldi. Konumuza dönersek dediğim gibi bu filmi izleyecek olan adam Irrfan Khan'ı seven adamdır. bkz: ben. Adamın kassız ve artistik hareketsiz bir dev oluşunun bir kenara daha not edilmiş hali bu film de. Neden Hindistan'lı dev bir aktör değil de Hindistan'daki abimiz olarak gördüğümüzün bir resmi daha. Bu bloğa uğrayan adam bence bu yüzden izler.

Film ise görüldüğü üzre bir sürü ülkenin ortaklığında yapılmış. Batı ülkeleri. Onların tarzında çekilmiş, sanat filmi olarak çekilmiş ama oyuncular ve mekanlar buram buram Hindistan. Bu yapımların Hindistan sinemasının batıya tanıtımı olarak düşünüyorum daha çok. Yoksa Hintli adam şarkısız film sevmez. Kısa filmi sevmez. Onların gişe filmi mantıkları da bu değil çünkü. E ben bile sevmiyorum. Dolayısıyla bu filmlerin de Hindistan için yapılmış yapımlar olduğunu düşünmek biraz absürd olur.

Senaryoyla ilgili de birkaç bişey söylemem lazım. Tamam belki bu tip hikayeler yaşanıyor olabilir, gerçekçi de olabilir. Eyvallah. Ancak bunu aşk hikayesi olarak anlatıp, kurgu üzerinden ahlaklandırmak onaylayabileceğim bir şey değil. Bu noktada beni cidden rahatsız etti. Yo dostum yo. Benden bunu onaylamamı bekleme.

Filmi bu kadar olumsuz anlatınca gömmüş gibi olmayayım. Filmin oyunculukları, çekimleri, konusu, mizahı vs güzel. Güzel ama sana bana göre değil işte kardeşim. Biz işte milletin götüyle güldüğü o şıngır mıngır danslı filmleri seviyoruz. Napak yani napak?

Teknik detay girip boşa goy goyu uzatmayacağım.
Sevgiler.

1 Eyl 2014

Goliyon Ki Raasleela Ram-Leela


Yapımı: 2013 - Hindistan
Tür: Dram, Müzikal, Romantik
Süre: 150 Dak.
Yönetmen: Sanjay Leela Bhansali
Oyuncular: Deepika Padukone, Ranveer Singh, Abhimanyu Singh, Shweta Salve, Richa Chadda
Senaryo: Sanjay Leela Bhansali
Yapımcı: Sanjay Leela Bhansali

Bu ara nerdeyse her gün ya da iki günde bir film izliyorum ancak bu filmler sadece Hindistan filmi olmadığından mütevellit burayla pek ilişimiğiz olmadı. Güney Kore sineması can. Daha önce söyledim ama burdan bi daha söylemiş olayım. Orası için ayrı bir blog açamam ama siz şeyapın, ayarlarsınız muhakkak. 

Bu film bana geçen postu yayınladığımda öneri olarak geldi ancak daha öncesinde film yeni çıktığında çok aradım. Ancak malum ki yeni filmi ve altyazısını bulmak çok zor. En az 1 yıl geçmesi lazım. Geçince de film unutuluyor. Ancak hatırlatan arkadaşa burdan sevgilerimi yolluyorum Çok makbul bir hayır işlemiş oldu. 

Hindistan sinemasında sanırım yönetmen tarzı üzerinden tanıdığım belki de tek film diyebilirim. Filmin yönetmeni, senaristi, yapımcısı, her şeyi olan Sanjay Leela Bhansali abimizi meğer ben daha önce izlemiş, tarzını oldukça beğenmiş ve Yaşar Nuri edasıyla bunu da yazılarımda belirtmiştim. Ancak Bollywood'da genelde işler yönetmen üzerinden değil de oyuncular üzerinden, hatta müzisyenler üzerinden yürüdüğü için yönetmenleri pek kriter olarak görmemiştim. Raanjhanaa filminin sonunda yönetmenin isminden önce A.R Rahman yazmış olması bir örnek olarak verilebilir. Ki bu filmi bu noktada ayıran özellik de tam olarak yönetmen oluyor.

Sanjay abimiz daha önce Saawariya, Devdas, Black, Guzaarish gibi çok ses getirmiş yapımları yine büyük ölçüde sırlamış olan kişiymiş meğer. Gerçi ben Black'e o zaman milletin dibi düşse de ben daha geleneksel temalar içeren Hint filmleri sevdiğim için pek ısınamamıştım. Guzaarish'i de çok duymuştum ancak izlemek kısmet olmamıştı. E bu güzel abimizin hatrına onu da sıraya büyük bir hevesle koymuş bulunuyorum. 

Bu filmle beraber saydığım diğer filmlerin en büyük ortak özelliği; sinema izlediğinizden çok tiyatro izliyorsunuz hissi veriyor olmaları. Hindistan sinemasında olan filmlerdeki müzik kültürü bazen yerinde bazen alakasızca kullanılıyor olsa da bu abimiz filmlerinde gerçek manasıyla filmi müzikal yapacak şekilde, yerli yerinde, tam zamanında kullanıyor. Bu da benim keyfime keyif katıyor tabi. Müzikler tek başına da dinlenilebilir elbette ancak klipleri oldukça iyi olduğu için insan tek başına dinlemek pek istemiyor. Bu arada Priyanka aplamız da şarkıların birinde konuk sanatçı olarak boy gösteriyor. Bi nevi küçük sürprizler falan...

Bu filmde bir kez daha gördük ki Hindistan'da oyuncuyu oyuncu yapan yönetmen oluyor. SRK'yi SRK yapan nasıl Karan Johar'sa Ranveer Singh
'i de Ranveer Singh yapan belki de Sanjay abimiz olacak. Zira daha önce kendisini Band Baaja Baarat'da izleyip oldukça beğensem de burda devleştikçe devleşmiş diyebilirim. Gerek karizma olarak, gerek yakışıklılık ve oyunculuk olarak. Kendisini adeta katlamış desek haksızlık etmiş olmayız. Hem de bu filmle belki de Bollywood'a adını derin iz bırakacak şekilde kazımış oldu. Bir de Deepika ablamız var tabii ama onun zaten referanslarını ekstra olarak belirtmeye gerek yok zannımca. 

İnanılır gibi değil ama müzik yönetmeni de Sanjay Leela Bhansali. Adam adam öyle bi kara parçası ki sanki bütün madenleri birden barındırıyor. Eşeledikçe değer fışkıyor. Ona şaşırmak bir kenara bir de müzisyenden bahsedeyim desem o da ayrı bir dert. En iyisi siz Shreya Ghoshal'un referanslarına kendiniz tıklayıp bir bakın. Anlatmaya ömür yetmez. Adamın referansları umman. 

Uzun zamandır bir  filmden bu kadar keyif alıp teknik detaylarına bu kadar dalmamıştım. Ancak cidden o kadar beğendim ki her açıdan eşelemek istedim, eşeledikçe de petrol fışkırır gibi heyecanlanacağım kesişmelere denk geldim. Bunda tabii Eros International şirketinin payı da büyük. Daha önce bu kadar değinme ihtiyacı hissetmemiştim ancak bu filmde her açıdan resmen altın oranı yakalayıp kusursuz denilebilecek bir filme imza atmışlar. Bu açıdan aklımda iyi referanslı şirketlerden biri Yash-Raj filmken diğeri de Eros International oldu. 

Bu arada senaryo Sanjay abimizin demişken senaryonun orijinal bir hikaye değil bir adaptasyon olduğunu belirteyim. Hikaye bildiğimi Romeo-Juliet uyarlaması. Ancak hem işin büyüsünü bozmayacak kadar günümüze hem de masalsı havasını pekiştirecek kadar Hindistan kültürüne uyarlanmış. Beni bir Dostoyevski uyarlaması olan Saawariya'da cezbeden neyse kat kat fazlası bu filmde var. O yüzden mümkün olduğunca yüksek kalitede ve kaliteli bir ses-görüntü sisteminde izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. 

Sahi Saawariya demişken Rani Mukherji vardı, çok boşladık onu bea. 


Popüler Yayınlar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...